
Sindirimden bağışıklığa, pek çok sistemi etkiliyor
Son yıllarda sıkça duyduğumuz “mikrobiyota” kelimesi, vücudumuzda özellikle bağırsaklarımızda yaşayan trilyonlarca mikroorganizmayı ifade ediyor.

Bu mikroorganizmalar; sindirimden bağışıklığa, hormon dengesinden ruh haline kadar pek çok sistemi etkiliyor.
Probiyotikler, bu mikrobiyotadaki “yararlı canlı bakteriler”;
Prebiyotikler, onların “besin kaynağı”;
Postbiyotikler ise bu canlıların ürettiği “yararlı biyolojik maddeler”dir.

Dr. Gülçin Alp Avcı’ya göre, “Mikrobiyota dengesinin korunması sağlığın temeli, bozulması ise pek çok hastalığın başlangıcıdır.”

Herkes probiyotik kullanmalı mı?
Dr. Avcı bu soruya net bir yanıt veriyor:
“Hayır, herkes aynı probiyotiği kullanmamalı. Her bireyin bağırsak mikrobiyota içeriği farklıdır. Bu yüzden kişiye özgü analiz yapılmadan kullanılan probiyotikler etkisiz kalabilir, hatta bazı durumlarda istenmeyen sonuçlara yol açabilir.”

Probiyotikler ne işe yarar, hangi besinlerde bulunur?
Probiyotikler sindirim sistemini düzenler, bağışıklığı destekler, enfeksiyonlara karşı korur.

Yoğurt, kefir, tarhana, turşu, boza ve fermente peynirler doğal probiyotik kaynaklarıdır.

Bu besinler fermente gıdalardır ve doğal olarak probiyotik içerirler. Probiyotikler, bağırsak florasını destekleyen ve sindirim sağlığına katkıda bulunan canlı mikroorganizmalardır.

Ancak Dr. Avcı’ya göre, “Besinlerden alınan probiyotik miktarı her birey için yeterli olmayabilir; çünkü her bakterinin canlılık oranı, mide asidine dayanıklılığı ve vücutta tutunma kapasitesi farklıdır.”

Vücudumuza yeterli probiyotik almanın faydaları nelerdir?
Doğru probiyotik kullanımı:
• Bağışıklık sistemini destekler,

• Bağırsak dengesini korur,
• Enflamasyonu azaltır,
• Ruh halini olumlu etkiler (mikrobiyota–beyin ekseni),
• Diyabet, obezite ve alerjik hastalıkların riskini azaltır.

Tüm bedeni etkiliyor
Son yıllarda yapılan klinik çalışmalar, probiyotiklerin yalnızca sindirim sağlığı üzerinde değil; metabolik sendrom, depresyon, otoimmün hastalıklar, bazı kanser türleri, dermatolojik hastalıklar, gastrointestinal rahatsızlıklar ve nörolojik rahatsızlıklarda da destekleyici bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

Dr. Gülçin Alp Avcı “Mikrobiyota, artık sadece mide-bağırsak sistemiyle değil, tüm bedenle ilişkilendiriliyor. Özellikle ‘mikrobiyota-beyin ekseni’ araştırmaları tıp dünyasında çığır açıyor.” dedi.

Bilinçli kullanımı şart
Probiyotikler, farklı bakteri suşlarından oluşur: Lactobacillus, Bifidobacterium, Saccharomyces boulardii gibi.
Ancak Dr. Avcı uyarıyor: “Bir probiyotiğin etkisi, içeriğindeki bakterinin türüyle doğrudan ilgilidir. Kullanıcıların çoğu, bu farklılığı göz ardı ediyor. Bu nedenle bilinçli seçim çok önemli.”

“Kişiye özel probiyotik” nedir?
Kişiye özel probiyotik, bireyin mikrobiyota analizine göre belirlenen, yalnızca o kişinin mikrobiyal dengesine uygun şekilde hazırlanmış insan orjinli mikroorganizmalar kullanılarak hazırlanan probiyotiktir.
Dr. Avcı, “Herkesin mikrobiyomu genetik, beslenme, stres ve çevresel faktörlere göre değişir. Dolayısıyla ‘tek tip probiyotik’ yaklaşımı doğru değildir.” diyor.
Yaklaşık 20 yıldır probiyotik mikroorganizmalar üzerine çalışan ve mikrobiyota analizi ile hastalıklar arasındaki ilişki konusunda hem akademik hem de proje düzeyinde önemli araştırmalar yürüten Dr. Gülçin Alp Avcı, kişiye özgü probiyotik kullanımının önemine dikkat çekti.
Avcı, “Doğru mikrobiyota analizi, sağlığın kişiye özel haritasını çıkarır” diyerek, toplumda giderek artan bilgi kirliliğine karşı uyarılarda bulundu.


Dünya ve Türkiye’den çarpıcı bulgular
• ABD’de yapılan bir çalışmada, kişiselleştirilmiş probiyotik kullanımının antibiyotik sonrası bağırsak florasının toparlanmasını 3 kat hızlandırdığı gösterildi.
• Japonya’da belirli probiyotik suşlarının depresyon ve anksiyetede olumlu etkiler yarattığı bildirildi.

“Bağırsak mikrobiyotası ikinci beynimizdir”
Dr. Gülçin Alp Avcı, insan vücudundaki trilyonlarca mikroorganizmanın yalnızca sindirimde değil, bağışıklık, hormon dengesi ve ruh sağlığı üzerinde de doğrudan etkili olduğunu belirtti ve ekledi:
“Bağırsak mikrobiyotası bir organ kadar önemli. Dengesinin bozulması; diyabetten depresyona, obeziteden otoimmün hastalıklara kadar pek çok rahatsızlığın zeminini oluşturuyor.”

Kısacası, mikrobiyota analizi artık lüks değil, kişisel sağlık yönetiminin bir parçası.
Dr. Avcı’nın da vurguladığı gibi:
“Kişiye özel probiyotik kullanımı, gelecekte sağlığın kişisel parmak izi olacak. Mikrobiyotamızı tanımak, kendimizi anlamaktır.”